9 Haziran 2008 Pazartesi
Radikal'de Çıkan Yazım
Genç seçmen, hem Demokrat Parti’nin devam eden ön seçimlerinde hem de Kasım’da gerçekleşecek Başkanlık Seçimi’nde kilit rol oynayacak. Amerika Birleşik Devletleri’nde Başkanlık yarışı sürüyor, hem de son derece çekişmeli ve eğlenceli bir seçim atmosferi içinde. 2008 Başkanlık Seçimleri her yönden, özellikle düzenlenen kampanyalar ve genç seçmene verilen önem açısından diğer seçimlere göre çok farklı. Öncelikle, gençlerin sosyal alışkanlıklarının son birkaç yılda büyük değişim gösterdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. ‘Yeni medya’ olarak tanımlanan facebook, youtube, myspace gibi internet sitelerinin ve yeni teknolojinin genç nüfusa ulaşmanın anahtarı olduğu gözlemlenince, internet daha önceki hiçbir seçim döneminde olmadığı kadar çok kullanılmaya başlandı. Uzun süredir devam eden kampanyalarda genç nüfusun ilgisini çekmeyi en iyi başaran ve onları en çok etkileyen isim kuşkusuz, pozitif yaklaşımı ve umuda yönelik söylemleriyle pek çoklarına göre ‘değişim’in simgesi, Barrack Obama oldu. Seçim kampanyasına başlar başlamaz, ‘Rock the Vote’ organizasyonunun öncülerinden Hans Riemer’i ‘genç seçmen koordinatörü’ olarak işe alan Obama, seçimlerde 18 yaşını doldurmuş olacak gençlere özel bir önem vererek seçim gezilerine liselerden başladı, öğrenci liderleriyle biraraya geldi, çok iyi bir zamanlama yaparak gençlere yönelik radyo ve televizyon reklamlarıyla ilgiyi üzerine çekti. Riemer de son derece etkili bir çalışma yürüterek, Obama’ya gönüllü olarak destek verecek genç grupları organize etti. Obama kampanyasında, ‘seçmenlerin, karar verirken yüzyüze görüştükleri kişilerin düşüncelerine daha fazla önem verdikleri’ gerçeğinden yola çıkılarak hareket edildi ve gönüllü gençlerden, etraflarındaki diğer gençlerle konserler, kafeler, kitapçılar gibi çeşitli ortamlarda birebir konuşarak taraftar toplamaları istendi. Bu, belki zaman alıcı ama hem ucuz hem de etkili bir yoldu. Facebook ve youtube’u en iyi kullanan aday olduğu söylenen Obama’nın yoğun internet kampanyasının gerisinde ise tabii ki büyük bir ekip görev yapıyor; blogları yazanlar, internet direktörleri, podcastleri yayınlayanlar, videoları kurgulayanlar, vs. İnternet üzerinden bağış almak da para toplamanın en yaygın yollarından biri haline geldi adaylar için. Toplanan bu paraların büyük bölümü ise, yine genç seçmeni fazlasıyla etkileyen televizyon ve radyo reklamları için kullanılıyor. Bir de adayları destekleyen müzik, sinema ve spor dünyasının yıldız isimleri var. Şubat ayında, Black Eyed Peas üyesi Will.i.am ve Bob Dylan’ın yönetmen oğlu Jesse Dylan’ın işbirliğiyle youtube’da yayınlanan ve pek çok ünlü ismin rol aldığı “Yes We Can” adlı video, Mart sonundaki rakamlarla yaklaşık 18 milyon kişi tarafından izlendi. Ünlü müzisyen Bruce Springsteen de, internet sitesi ve konserleri aracılığıyla, E Street Band’le birlikte Obama’yı desteklediğini hayranlarına duyurdu. Hillary Clinton ise, gençlerden çok Latin seçmenin ya da ortayaş üstü kadınların favorisi. Ancak o da, genç seçmenin vereceği kararın öneminin farkında ve kampanyasında gençleri hedefleyen hamleler yapmayı ihmal etmiyor. Bu bağlamda Clinton’ın en parlak fikri, kızı Chelsea’yi de kampanyasının bir parçası haline getirmekti. Chelsea Clinton, kendinden emin duruşu, sade ve abartısız tarzı ve ‘örnek genç kız’ görünümüyle 100’den fazla üniversite kampüsüne gitti ve buralarda annesini destekleyen konuşmalar yaptı. Chelsea’nin bu konuşmalarında en sık tekrarladığı cümle ise “Annemin babamdan daha iyi bir başkan olacağına inanıyorum çünkü şu an ondan daha deneyimli” cümlesiydi. Yaşlıyım ama... John McCain’e gelince... En büyük dezavantajının ‘yaşlı’ görünmesi olduğu düşünülen McCain, her fırsatta 95 yaşındaki annesini göstererek belki de genleri konusunda şanslı olduğu ve uzun yaşayacağı mesajını vermeye çalışıyor ve daha çok ‘deneyim’ kartına oynuyor ama onun da kendine göre bir genç seçmen potansiyeli var. McCain aslında kampanyası için youtube’u ilk kullanan isimlerden biriydi. McCain’in ekibi youtube’a daha çok biyografik içerikli videolar koydu ve bu videolar medyada büyük yer buldu. Bu arada sürekli ‘ne kadar yaşlı olduğu’ konuşulan 72 yaşındaki McCain’in de bir kızı var, üstelik Chelsea’den daha küçük! 24 yaşındaki Meghan kendi blog’unda her gün okurlarıyla babasının seçim kampanyasıyla ilgili deneyimlerini paylaşıyor ve babasının yaptıklarını anlatıyor. Meghan’ın arkadaşlarının çektiği videoların da yer aldığı bu blog aslında, eğlence dünyasının parçası olan herhangi bir ünlü ismin blogundan farksız. Cumhuriyetçiler de bu şekilde, McCain’i bir ‘rock star’ gibi göstererek geleneksellik bariyerlerini bir nebze olsun aşmaya çalışıyorlar. Genç kitleyi çekmek için kullanılan diğer bir yöntem de, gençlerin telefonuna gelen ve adayın kendisinin ya da onu destekleyen ünlü bir ismin konuştuğu “Robocall” adı verilen sesli mesajlar. Telefonunda Hillary’nin ya da -daha iyisi- Ben Affleck’in sesini duyan genç seçmen bundan etkilenebiliyor, aynı şekilde gençlerin adreslerine adayların adıyla sürekli olarak gönderilen elektronik postalar da işe yarıyor. Bunun dışında rockthevote.com, newvotersproject.org, youngvoterstrategies.org gibi internet siteleri de ünlü isimlerin ve müzisyenlerin de desteğini alarak gençleri oy kullanma konusunda bilinçlendirmeyi ve harekete geçirmeyi hedefliyor. Sonuç olarak; görünen o ki genç seçmen, hem Demokrat Parti’nin devam eden ön seçimlerinde, hem de Kasım’da gerçekleşecek Başkanlık Seçimi’nde kilit rol oynayacak. Yapılan anketlere göre, bu seçimde gençlerin tercihi, kendilerine en yakın liderin hangisi olduğuna karar verip partiden çok lidere oy verme yönünde. Bu sene ilk kez oy kullanacak seçmenlerin ise adayların gözünde ayrı bir önemi var. Çünkü genel kanıya göre, “Örneğin, eğer bir kişi 18 yaşında Pepsi Cola değil de, Coca-Cola içmeye başlamışsa, hayatı boyunca Coca-Cola’dan vazgeçemez”. Bakalım, Amerika’da “Millenials” olarak tanımlanan yeni jenerasyonun oyları seçimlerde hangi liderden yana olacak?..
